12 Kasım 2007 Pazartesi

"Regimes speciaux" dedikleri...

Fransa, yarın akşamdan başlayarak, kısa süre içerisinde ikinci kez büyük bir grevle karşılaşacak. SNCF (Demiryolları), RATP (şehir içi ulaşım hizmetleri), EDF (Electricité de France) ve GDF'in (Gaz de France) katılacağı bu grevle, en az birkaç gün boyunca, şehiriçi, şehirlerarası ve uluslararası tren ulaşım seferleri %70 oranında aksayacak. Ayrıca elektrik ve gaz hizmetlerinde de aksamalar, yer yer kesintiler olabileceği söyleniyor.

Peki ama neden?

Yanıt: "Régimes speciaux" dedikleri "özel emeklilik"i içeren yasayla ilgili bir hükümet reformundan...

Reform, yukarıda adı geçen kurumlarda çalışan yaklaşık 500 bin çalışanın hakkı olan "özel emeklilik" yasasında değişikliğe gidiyor. Buna göre bu 500 bin kişi, emeklilik haklarını artık 37,5 yıl içerisinde değil, aynı diğer 25 milyon çalışan gibi, 40 yıl içerisinde elde edebilecekler. Hükümet, bu sektörlerden emekli olanların sayısının son 20 yıllık süreç içerisinde, hazinenin karşılayamayacağı bir hızla arttığını, buna karşılık emeklilik sandığına aylık ödeyenlerin sayısınınsa hızla düştüğünü öne sürerek, reform pakedini kamuoyuna sundu.

Tarihçe

Fransa'da "régimes spéciaux" adı verilen bu nanenin kökü, inanmayacaksınız ama, 1673 yılına dayanıyor. İlk kez o dönemde, Bahriyeliler için, "çalışma koşullarındaki hayati zorluklar" gerekçe gösterilerek yürürlüğe giren özel emeklilik uygulaması, yüzyıllar içerisinde evrilerek ve genellikle de birçok başka sektöre yayılarak bugüne kadar geldi. Bugün, aralarında Millet Meclisi, hastane vb sağlık merkezleri, Fransız Tiyatrosu gibi kalemlerin de bulunduğu toplam 16 sektör, "régimes spéciaux"dan yararlanıyor. Başka bir deyişle hükümet, SNCF, RATP, EDF ve GDF'i bu listeden silerek, özel emekliliğe bağlı kalem sayısını 16'dan 12'ye indiriyor.

Sentez

Başbakan François Fillon, daha dün verdiği bir demeçte, özetle, "İstedikleri kadar yırtınsınlar. Geri adım atmayacağız" dedi. Sarkozy de böyle diyor. Peki bütün bunlar, Fransa'nın gidişatı açısından, neye işaret ediyor?

Fransa'da kamuoyunun özel sektörde çalışan beyaz yakalılardan ve işverenlerden oluşan kısmı (yani büyük kısmı), ekonomide liberalleşmenin (ya da kötümser ifadeyle, Amerikanlaşmanın), ülke ekonomisini yeniden büyüteceği düşüncesine ikna olmuş durumda. Nicolas Sarkozy'nin cumhurbaşkanı seçilmesinin ardında yatan gerçek neden de, aslında bu.

2012 yılına kadar Fransa'yı Avrupa'nın en hızlı büyüyen dört ekonomisi arasına sokma amacında olduğunu söyleyen ve bunu da liberalleşme projesine dayandıran Sarkozy, aynı dönem içerisinde, şimdilerde %8'in üzerinde görünen işsizliği de, %5'in altına düşürme sözüne angaje olmuştu.

İşte bütün bunları yapabilmesine kaynak olarak devlet giderlerini kısma yöntemini başat reform manivelası olarak belirleyen Sarko, memur sayısının azaltılması, üniversite finansmanlarının özel sektöre de açılması ve nihayet özel emeklilik yasasının kapsamının daraltılması gibi uygulamalarla, hedefi doğrultusunda adım adım ilerliyor.

İşin ilginç yanı, bütün bunları yaparken, sözü edilen meselelerde tonu giderek yükselen toplumsal muhalefete karşı en ufak bir geri adım atmayan Fransa Cumhurbaşkanı, tuhaf bir şekilde, seçim öncesi sözleri arasında bugüne dek bir tek, Türkiye'nin AB üyelik süreci konusundaki olumsuz tutumunda yumuşama gösterdi.

Bu ayrı bir konu ve bir ara ilgileniriz. Bugünlerde daha çok, grevler ve toplumsal muhalefetle uğraşacağız.

Hiç yorum yok: