11 Mart 2009 Çarşamba

'Dış' haberler

"Paris muhabiri" gibi bir kartvizitim olduğundan, arada spor ya da kültür-sanat haberleri yapsam da, çoğu zaman "dış haberler" servisinden sayılıyorum. Bu nedenle de, Türkiye basınında bu dış haberleri yakından takip ediyorum.


Dış haberler... İngilizce yayın yapan medya nasıl 'exterior news' filan gibi birşeyler demiyorsa, Fransız medyası da buna "nouvelles d'extérieurs" demiyor. Daha doğrusu, bildiğim kadarıyla, uygar dünyada böyle bir kullanım yok. Bir aralar, hatırlayanınız çıkacaktır, 'dış kaynaklı hafif müzik' kavramı vardı. Sonra, Ömer Karacan sağolsun, bir tür müzikal açılım geldiğinden, bu kullanım ortadan kalktı. Ama 'dış haberler'in Ömer Karacan'ı yok henüz, öyle anlaşılıyor.

O kadar önemsiz, ikincil ve hattâ üçüncül ki dış haberler, genellikle dünyada olup biten; ama 'tuhaf'  klasmanına giren olaylardan oluşuyor. İsveç'te insanlarla iletişim kurabilen bir maymun, İngiltere'de ayrı yumurta dördüzleri doğuran bir anne, Fransa'da internet üzerinden tanışan gençlerin yaptığı orji gibi konular, dış haberlerin olağan meseleleri arasında başı çekiyor. Bir televizyon kanalının dış haberler servisinde çalışan bir arkadaşımla konuşuyorum; her gün, nereden reyting gelir diye bakarak maymunluk yaptığını, kuş çıktı böcek çıktı haberlerini yetiştirmekten, 'düşünme yeteneğini kaybetmek üzere' olduğunu söylüyor. Bir başkası, gazeteye o gün tam sayfa ilan geldiği için dış haberler sayfasının hiç yayınlanmadığından şikayet ediyor.

Herkesin var bizim yok!

Şimdi bu konuya neden girdin derseniz, şuraya getireceğim: Bokunda boncuk olduğundan değil ama, Fransız medyasından besleniyorsanız, içinde bulunduğunuz gün dünyada ne olup bitiyor, mutlaka haberdar olursunuz. Le Figaro da okusanız olursunuz, Le Monde da okusanız olursunuz, Libération da okusanız olursunuz. İsterseniz haber kanalları diyin, isterseniz en kitlesel kanalların akşam haberleri; hangisini izleseniz, o gün neler oluyor, bir fikir edinirsiniz. Bunun ABD, İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya, Rusya ve daha birçok ülkede böyle olduğunu biliyorum. Tabiî ki daha 'hafif' etiketlere sahip medyalar da olabilir; ama mutlaka ve mutlaka, bugün dünyada neler oluyor, her mecrada bunu size söyleyecek en az bir organ bulunuyordur. Bir ülke hariç; orası da Türkiye!

Türk basınını okudum, Türk televizyonlarını seyrettim ve dünyadan haberdar oldum, diyemezsiniz. Bu bence, medya açısından, yalnızca bir handikap, bir kalite yoksunluğu değil, aynı zamanda basbayağı bir hak gaspına giriyor. Dünyayı takip edebilmek için hiç kimse, yabancı dil bilmek zorunda olmamalı. Bilse bile, yabancı dilden takip etmek zorunda bırakılmamalı. Bugün Madagaskar'da halk neden ayakta, Fransa NATO'nun askeri kanadına neden girmek istiyor, Kırgızistan'da muhalefet üzerinde nasıl bir baskı kuruluyor, Türkçe olarak Türk basınından öğrenmek istiyorum. Bu hakkım, ne hakla yeniyor?

Dünyayı anlamak için kendi gazetesini değil yabancı basını okuyan genel yayın yönetmeni

Hıncal Uluç geçenlerde (21 şubat), Sabah Gazetesi'nin genel yayın yönetmenliğine Erdal Şafak'ın getirilmesini kutladığı bir yazı  yazdı. Şafak benim de takdir ettiğim, örnek aldığım bir gazeteci. Yalnız Uluç'un yazısında çok dikkat çekici bir unsur vardı, Sabah'ın yeni şefini övmek için kullanılan. Aynen alıntılamak gerekirse, Erdal Şafak için, "Mükemmel Fransızcasıyla dünyayı günü gününe izler. Her sabah gazeteye benim kadar erken ama koltuğunun altında bir kalın dosya ile gelir.. O sabah çıkan Fransa'nın belli başlı gazetelerinin internet dökümleriyle.. Öğleye dek hepsini okur, haberleri ve yorumlarıyla.. Öğleden sonra yazmaya oturduğunda, artık Türkiye ve dünyada ne olmuşsa, biliyordur" diyor Hıncal Uluç. Açıkça, Sabah'ın yeni genel yayın yönetmeninin, dünyadan haber almak için Fransızcasını kullanmak zorunda kaldığını görüyoruz.

Tabiî ki de çok mantıklı bir şey yaptığı Şafak'ın; ben de öyle yapıyorum. Ama bu bir lüks olmalı bence, zorunluluk değil. Dünyada ne olup bittiğini öğrenmek için, Sabah, Hürriyet, Taraf, Radikal, Yeni Şafak okumayı isterdim. Le Monde, Le Figaro, The Guardian; fazladan merakımı gidereceğim yerler olurdu böylece. Oysa şu anda, yabancı basına mecburum.

Bu durum normal mi sizce?

Hiç yorum yok: