12 Mart 2009 Perşembe

NATO mermer

Fransa NATO'ya girecek, bu belli oldu artık. Dün Sarkozy, bu konuda önceden de bilinen görüşünü, her zamanki hamasî üslûbuyla resmîleştirdi. Fransa, hatırlatalım, 1966 yılında NATO'nun askeri karar mekanizmalarından çekilmişti. Kararı alan, dönemin devlet şefi Charles de Gaulle idi ve argümanı da, Fransa'nın savunma stratejilerini, Amerika'nın güdümünde hareket ettiği gerekçesiyle NATO'ya kapalı tutmak idi. Yani, bizim de çok iyi bildiğimiz 'tam bağımsızlık' kavramı, etkili olmuştu bu kararda.



De Gaulle'ün tavrı, çok uzun yıllar desteklendiğinden, Fransa'nın NATO konusundaki tutumu uzun yıllar değişmedi. Ne sağda ne solda pek de farklı ses çıkmıyordu bu konuda. Gelgelelim Duvar'ın yıkılması, her şey gibi, NATO'yla ilgili algılamayı da yavaş yavaş değiştirdi. Fransa'nın 'askeri işgal' korkusundan hareket ederek askeri stratejiler geliştirmesi fikri, yerini, yeni tür risklere karşı, global önlem mekanizmalarına dahil olma modeli lehine evrildi. Bu evrimi gören François Mitterand, 1992'de ilk denemeyi yaparak, NATO'nun askeri kanadına temsilci sokmayı denedi; 1996'da Chirac bunu kurumsallaştırdı. Bugün işte bu sürecin son aşamasındayız: Sarkozy, Fransa'yı resmen NATO'ya geri döndürmeye hazırlanıyor.

Sarko dün, her zamanki gibi fırlamalıklar yaparak anlattı meseleyi: "NATO'ya girersek tam bağımsızlığımızı kaybederiz" argümanını, "Dostlarımıza küfrediyorsunuz. Ne yani, zaten NATO'da olan dostlarımız tam bağımsız değiller mi?" sorusunu sorarak; "NATO'ya geri dönüş kararı, De Gaulle mirasına ihanet olur" ısrarını, "De Gaulle'ün bugün şu durumda ne yapacağını nereden biliyorsunuz? 1966'da nasıl 1920'lerin mantığıyla hareket etmediyse, 2000'lerde de 1960'ların siyasal iklimine göre kararlar alacak değildi" diyerek çürüttü. Hattâ daha da öteye giderek, NATO'daki Amerikan ağırlığının sebebini, Avrupa'nın örgütteki zayıflığına, o zayıflığı da, herkesin gönlünü çalacak bir patriyotizmle, Fransa'nın yokluğuna bağladı.

Türkiye ne yapacak?

Şimdi artık bu süreç başlamış durumda. Gerisi açıkçası biraz hikâye. Meclis'te önümüzdeki günlerde görüşecekler, tartışacaklar, oylayacaklar; ancak sonuç şimdiden belli: Fransa'nın geri dönüş talebi, Nisan başında Strasbourg'da düzenlenecek tarihî NATO Zirvesi'ne iletilecek. Sorun çıksa çıksa, burada, o da Türkiye tarafından çıkabilir; zira Türkiye Fransa'yı bloke edebilir deniyor. Ben böyle bir gelişmeye, yüzde sıfır ihtimâl veriyorum. Sarkozy, bu meseleyi çoktan hâlletmiş olmasa, bu kadar maceraya da zaten girmezdi. Türkiye şimdilik sessiz. Ama bu sessizlik, sanıldığı gibi Fransa'yı tedirgin etmeye yönelik değil bence; seçim öncesi çıkacak olası tepkilerin önünü kesmeye çalışıyor hükümet esasen. "Bize AB üyeliği nedeniyle set çeken Fransa'nın önünü biz niye açıyoruz?" sorusuyla seçimden sonra karşılaşmayı tercih ediyorlar.

Ama bu soru er ya da geç mutlaka sorulacak. Hükümet, bunun yanıtını hazırladı mı? Türkiye, Fransa'ya bu kapıyı açarken, karşılığında ne alacak, belli mi? Merak konusu...

Hiç yorum yok: